8 Kasım 2013 Cuma

Senden Önce Ben - Jojo Moyes


"Aşk vardır, ona inanmaktan vazgeçme"

Senden Önce Ben, umut etmenin gücünü iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayan bir roman. İmkansız gibi görünen bir aşkın aslında yalnızca önyargılardan ibaret olduğu fikrini hedef almış yazar. Bir yandan okurken, bir yandan ağlatıyor. Bu kitabı okuduktan sonra, bazı şeylerin farkına varıyoruz; mutlu olmak için ne yaptığımızın ya da mutlu olmak için bir şey yapıp yapmadığımızın. Ben bu kitabı okuduğum gecenin sabahı mutluydum. Kitap okumanın en güzel yanı da budur işte. Okuduğumuz her romanda, kendimizi o hikayenin içine atarız. O karaktere bürünür, onun duygularını yaşarız. Sonra gerçek hayata dönmek üzer bazen, çünkü okuduğumuz romandaki karakterin yaşadığı hayat daha iyidir. Bazense mutlu eder. Ben de mutlu oldum. Will' in yerinde olmadığım için , ama en çok da Lou' nun yerinde olmadığım için...

Buna karşın, kitapta oldukça basit bir dil kullanılmış. Çeviri kitap olduğundan mı bilmiyorum, bu kitabı okumanın kelime dağarcığınızın bir değişikliğe uğramasını sağlayacağını sanmıyorum. Okurlar arasında "çerez kitap" diye tabir ettiğimiz kitaplardan bir tanesi benim için. Kitabın akıcı ve sürükleyici olması onu okunabilir kılıyor. Yazar ince detaylara yer vererek ve güçlü betimlemeler kullanarak kendi üslubunu ortaya koymuş. Kendimizi edebiyat yönünden geliştirmek için pek iyi bir adım olmasa da, boş zamanımızı güzel bir şekilde doldurmak için iyi bir adım Senden Önce Ben' i satın almak. 

"Onsuz yaşamaktan korktuğumu farkettim. Benim hayatımı yıkmaya ne hakkın var, demek istiyordum. Benim senin hayatın üzerinde hiçbir şey söylemeye hakkım yokken bunu yapmaya ne hakkın var?"



22 Ağustos 2013 Perşembe

Bir Sonbahar Günü Gibi

   

   İstemediğimiz bir şeyi gerçekleştirmek zorunda olduğumuz zaman, hayatımızın iplerinin biz hariç herkeste asılı olduğunu görürüz. En acısı da budur aslında. Kontrol etmek istediğimiz, üzerine hayaller kurduğumuz hayatın bize oynadığı bu büyük oyunun küçük parçası olmak zor olsa gerek...
   Bazen güneşli, sıcağım ama en çok da rüzgarlı, yağmurlu ve soğuğum bu günler. Kendimi çözmeye çalışıyorum. Çoğu zaman bunu başaramıyorum ama başardığım zaman da kendimi defterlerime gömülü buluyorum. Kendi dünyamda. Yazar, kendi dünyasını çizer defterlerine. Her ne kadar inkar etse bile, kimse değiştiremez gerçeği. Defterde gömülü olan, yazarın bilinçaltıdır. Duyguları, düşünceleri, bazen ruh hali, ama en çok da bilinçaltında yatanlar.
   Nedendir bilmem, bazen fazla karamsar oluyorum. Bu benim isteğim değil, hatta hayatta isteyeceğim son şey bile değil. Bu yoğun -edebiyatçıların tabiriyle- duygu trafiğinin içinde aşikar olduğum hayatın bu kadar çabuk değişebilmesi, beni kendime dair bazı konularda şüphe duymama yol açıyor. Bir boşlukta gibiyim; var mıyım, yok muyum, bilmiyorum. Bazen dünyaya gelmiş bir misafir gibi hissediyorum kendimi.  Yazar, kendi dünyasını çizer defterlerine. Defterlerindeki hayatı dilediği gibi yönlendirmeye alışkın olan yazar, gerçek hayata döndüğünde afallamaya başlar. Belki de bu yüzden seviyorum yazmayı. Ya da belki de, gerçek hayatta sağlayamadığım kontrolün acısını çıkarıyorumdur. Bilmiyorum. 
   Dedim ya; bazen güneşli, sıcağım. Ama en çok da yağmurlu, soğuk ve rüzgarlıyım bu günler. Sebepsiz bir hüzün var içimde. Yalnızca ne yapacağımı değil, ne yaptığımı da bilmiyorum. Mutluluk güzeldir belki, ama hüzün de güzeldir mutlu olmayı bilene.
   Bilmiyorum. Nereden geldim, nasıl geldim, hatırlamıyorum. Galiba hayalleriyle yaşayan her insanın özlemini ben de çekiyorum. 
   Geleceği özlüyorum.
   
   

8 Haziran 2013 Cumartesi

Aklından Bir Sayı Tut - John Verdon



"Hayatımızdaki en büyük acı kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelendir - bizim asıl kimliğimize uyuşmayan hatalardır. Bize öyle zıtlardır ki, onlara bakmaya katlanamayız. Bir vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanamayan iki insan. Yalancı ve yalancılardan nefret eden. Bu savaşın verdiği acıya benzer başka acı yoktur. Bu acı bilinç seviyemizin üzerine çıkar. Ondan kaçarız ama bizimle koşar. Nereye kaçarsak kaçalım savaşı beraberimizde götürürüz."

"Herkes haklı olduğu düşünülsün ister, ruhsal bozukluğu olanlar bile - belki de özellikle ruhsal bozukluğu olanlar." 

"En büyük çatışma kendimizi görme şeklimiz ve başkalarını görme şeklimiz arasındadır. Örneğin, biz tartışıyor olsak ve sen bana bağırsan, bunun sebebini senin öfkeni kontrol edemediğin olduğunu düşünürüm. Fakat ben sana bağırsam, bunun nedeninin kendi öfke kontrolsüzlüğüm olarak değil, senin kışkırtman olarak görürüm."

     Konusu kısaca şöyle: Oedipus kompleksli  bir katil, küçükken yaşamış olduğu nevrozlardan dolayı, bir liste hazırlayarak sırayla annesine zararı olabilecek kişileri öldürmeye başlar. Ancak cinayetler oldukça ilginç senaryolar içerir. İlk cinayet ünlü bir trilyonere yazdığı mektupla başlar. Aklından bir sayı tut ! Zengin adam aklından tuttuğu sayının zarftan çıkan 2.mektupta  yazılı olduğunu görünce çok şaşırır. Devamında şiirle dolu tehdit mektupları almaya başlar. Eski bir dedektif arkadaşından yardım ister.Ancak ölüm kaçınılmaz olmuştur. Trilyoner ölünce işler karışır ve emekli dedektif de kendini olayların içinde bulur.
     Cinayetlerin zamanlama olarak tersten kurgulanmış gibi gösterilmesi ve oedipus kompleksi konusu çok ilgimi çekmişti okuduğum dönemde. Suçlu baba – anne- oğul ilişkisi, hüküm giymiş ya da aşırı saldırgan ebeveynlere ait çocukların yetişkinlik dönemlerinde neler yapabilecekleri gerçeği, tüyler ürpertici bir dille okuyucuya aktarılıyor...
Polisiye roman seven herkese önereceğim kitap Aklından Bir Sayı Tut... John Verdon' un ilk kitabı olmasına rağmen bu işte ne kadar usta olduğunu gösterdi tüm dünyaya. Yakın zamanda bu serinin diğer kitaplarını da paylaşacağımı umuyorum..  İyi günler!

"Kafasında harcadığı zaman dünyada harcadığı zamandan daha fazlaydı."




2 Haziran 2013 Pazar

Küçük Mucizeler Dükkanı - Debbie Macomber


"Artık o eski tasasız kız değilim. Yaşadığım her günün değerini biliyorum. Çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu öğrendim... Hiçbir şeyi, özellikle de hayatı hafife almaz oldum. Artık hiçbir günümü boşa geçirmiyorum. Çektiğim acıların bir karşılığı olduğunu öğrendim..."

   Bir çırpıda okuyup bitirdim şu Küçük Mucizeler Dükkanı' nı. Gece yatmadan önce okudum kitabı, gece uykum kaçtı, okumaya devam ettim, sabah kalktım ve yine ilk işim kitabı elime almak oldu. Böylelikle iki gün içerisinde bitti, nasıl olduğunu ben bile anlamadım. Sürükleyici bir kitap okumak isteyenlere öneririm.

Kitabın her bir yaprağını daha çevirişimde, kanserle mücadelenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladım. Debbie Macomber, bu kitabında kanseri iki kere yenen bir kadını kaleme almış. Daha çok kadınların okurken zevk alacağını düşündüğüm bu kitapta, birbiriyle alakası olmayan dört kadın, dostluğun çizgilerini çiziyor. Kadınları daha iyi anlayabilmemizi sağlıyor bu kitap. Aşk, örgü örme sevgisi, çocuk sahibi olma isteği hakkında empati kurmamızı sağlıyor. Daha çok kadınların okumaktan zevk alacağını düşünüyorum.

Kitap oldukça akıcı ve sürükleyici. Yaprakların nasıl çevrildiğinin bile farkına varmıyorsunuz.
Fakat dili oldukça basit. Zaman geçirmek adı altında okunabilecek uygun bir kitap.

Kitabı (kitapları) satın almadan önce Debbie Macomber hakkında bir çok olumlu yorum aldım. Bu nedenle tek kitap olarak değil, beşli kitap seti halinde aldım. Kitapları ilk aldığım zamanki heyecanımı göz önüne alırsak, biraz hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebiliriz. Yine de, pişman değilim ve bir an önce serinin ikinci kitabı olan Bir Yumak Mutluluk' u okumak için can atıyorum.

"Jordan' ın sözleri Alix' in duyduğu tüm şarkılardan daha güzeldi."

30 Mayıs 2013 Perşembe

Simyacı - Paulo Coelho


"Mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir,ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."

"Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz.Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek."

"Kim ve ne olursa olsun,yeryüzünde her insan her zaman, dünya tarihinde başrolü oynar,ve doğal olarak o bilmez bunu."

"Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün Evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar."

Kendi kişisel menkıbesini yaşamaya çalışan, Endülüslü bir genç çoban Santiago' nun hayat hikayesini anlatan, Paulo Coelho ' nun başarılı bir roman olduğunu bir kez daha hatırlatan bir roman... Babasının onun din adamı olması için verdiği çabalara karşılık olarak kendi hayatını kendi şekillendirebilmek için çoban olmayı seçiyor baş kahraman. Koyunlarıyla yaşamanın zevkini süren Santiago' nun hayatı aynı rüyayı iki kere gördükten sonra Büyücü' ye gitmesinden sonra değişiyor. Artık önünde bulması gereken bir hazine, yaşaması gereken bir menkıbe vardır. Santiago' nun kişisel menkıbesi, okuyanları Paulo Coelho' ya hayran bırakıyor. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim...
Kitabın içindeki en sevdiğim sözlerden birini de sona bırakmak istedim :

"(...) neden yüreğimi dinlemek zorundayım? Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir."

26 Mayıs 2013 Pazar

Kitaplar Hakkıdaki Ön Yargılarımız

   Kitaplara ön yargıyla yaklaşan insanları oldum olası bu özelliklerini değiştirmek istemişimdir. Bir kitabı okumadan, o kitabın yazarı hakkında bilgi edinmeden, bir kitabı yargılamak ya da eleştirmek mümkün olmaması gerekiyor bence. Sözüm meclisten dışarı, fakat çoğu insan böyle insanlar yüzünden istediği kitabı okumaktan çekiniyor, hatta kitap okuma alışkanlığı elde edemiyor. Bazen hepimiz maruz kalırız " Kişisel gelişim kitabı mı o? " , " O elindeki çok satanlar listesinden mi? " gibi sorulardan. Ama ironi şudur ki, bu insanların çoğu kitap okuma alışkınlığı kazanamamış, bu nedenle kitaplar hakkında fazla bilgisi olmayan insanlar oluyor. Kitaplar hakkında -genel olarak- yeteri kadar bilgisi olan bir insanın böyle sorular soracağını ya da bir kitap alacağı zaman bu sorulara mağdur kalmaktan korktuğu için çekingen davranacağını sanmıyorum.

   Aslında bahsetmek istediğim yalnızca bu kadar değil, bir kitabın kapağına, süsüne püsüne bakarak kitap hakkında olumlu düşünmek de ön yargı kategorisine girer bence. Bir kez daha üzülüyorum ki, çoğu yazar kar amacı güderek kitap yazıyor ve kitabın çok satılması dolayısıyla daha fazla para kazanmak için bu yolu tercih ediyor. Hep beraber üzülsek ne güzel olur bu konuya. Yazarlık kutsaldır, bir yazarın amacı insanların ufkunu açmak olmalı, para kazanmak değil. Çoğu insan - özellikle de kitap okuma alışkanlığı edinmek için yola yeni çıkmış insanlar - bu ön yargıya kapılıp aldığı kitabı okurken hayal kırıklığına uğruyor ve kitap okuma serüveni başlamadan son bulmuş oluyor. Bu konuyu her düşünüşümde bir kez daha üzülüyorum. 
  
   Bir toplumda kitap okuma alışkanlığı edinmiş ne kadar çok insan varsa, o toplum o kadar gelişmiştir. Bu sözümün tersini savunacak bir insanın çıkacağını sanmıyorum. Bu nedenle toplumumuzda kitaplara ön yargıyla yaklaşan insanlar, çevresindeki insanların bu alışkanlığı kazanmasını engelliyor. Belki de çoğu insan bu şekilde kendisini de bu alışkanlıktan mahrum ediyor.

   Kitaplar hakkındaki ön yargılarımızın önemli bir konu olduğunu düşündüm. Bu nedenle fikirlerimi sizinle paylaşmak amacıyla böyle bir deneme yazmaya karar verdim. Okuduktan sonra bu konuda bana hak vereceğinizi umut ederek cümlelerimi sonlandırıyorum. Kendinize iyi bakmanız ve bol bol kitap okumanız dileğiyle.. 

17 Mayıs 2013 Cuma

Uçurtma Avcısı - Khaled Hoseini



'' Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışında bütün günahlar hırsızlığın çeşitlemesidir.Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun, dedi baba. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı çalmış olursun. Yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. ''



Bir süre önce okudum Khaled Hosseini 'in bu kitabını. İyiki okumuşum, beni bazı gerçeklerin farkına varmamı sağladı bu kitap. Vicdanınız ve duygularınızın doruklarına ulaşmanızı sağlayan bu kitap, insanı Afganistan' a, monarşinin son yıllarına götüyor. Taliban vahşetini ve insanların din adı altında neler yapabileceğini gözler önüne seriyor. 

Uçurtma avcısı, kitabın ilk sayfasını çevirdikten sonra ikincisini de çevirmeniz için sizi zorlayacak. Okunulması gereken, bir başyapıt...

18 Mart 2013 Pazartesi

Empati - Adam Fawer

"İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur, ama onlara ne hissettirdiklerini asla unutmaz."
                                                                                                     Maya Angelou

Büyük umutlarla başladığım kitabımın son kapağını da çevirdim geçen gün. Macera okumayı seven herkese önerdiğim bu kitapta, Adam Fawer doğa üstü olayları ele almış. Kitaba ilk başladığınızda her bölümde farklı karakterleri okuyorsunuz, sonra yazar büyük bir ustalıkla birbirinden tamamen farklı bu karakterleri bir olayda bağlıyor. Hoş bir kitap, sevdim ben bunu.
Okurken en çok da Bay Kuehl' in derslerinden etkilendim. Zeki bir öğretmenin seçilmiş öğrencilerine verdiği sıradışı eğitim insanı kitaba hayran bırakıyor. Başkalarının duygularını hissedip, onları yönlendirebiliyorlar. Bu özelliğe sahip olanlara da empatik deniyor. Kitabın adı da buradan geliyor zaten.
Ama şunu da itiraf etmeliyim ki, ben aslında bu kitabı okurken daha büyük umutlar beslemiştim, fakat kitap beni bu açıdan tatmin etmedi. Sanırım bu kitapta da yazarın ilk kitabı olan Olasılıksız' daki ustalığı aradım. Doğrusunu söylemek gerekirse Olasılıksız kitabı beni daha çok etkilemişti. Sürükleyicilik açısından değerlendiriyorum, bir kitap ne kadar sürükleyiciyse o kadar etkileyici, o kadar güzeldir.


" Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın. "

15 Mart 2013 Cuma

Güne Güzel Başlayabilmek

 

Güzel bir güne başlamak heyecanıyla yatarım her akşam o yatağa. Her gözlerimi kapatışımda yaşama sevinci ile dolmak isterim, hayatı sevmek, yaşamaktan zevk almak...  Çoğu zaman bunu başaramadığım olur. Göz kapaklarım ağırlaşır, vücudumda hızla dolaşan kanı damarlarım taşıyamayacakmış gibi hissederim. Sebepsiz ağlarım bazen, sanki hafifleyecekmişim gibi. Ama çoğu zaman işe yaramaz. 
Artık daha iyi anlıyorum, yaşamak güzel aslında. Tabi ki acı çekeceğiz, üzüleceğiz. Ama bana kalırsa bu acılar yaşadığımız mutluluklara değer. Hayatım boyunca herşeyin bir nedeni olduğunu savunmuşumdur. Her kötü olayda " vardır bir sebebi " diyen büyüklerimden öğrendim mutlu olmayı. Farkına varıyorum ki, acılar olmasaydı mutluluğun değerini bilemezdik. Şimdi ise, mutluluklar sayesinde acıların değerini anlıyorum. Şaşırmak güzeldir, hele de bunu yapan hayatsa.
Şimdi sözlerimi başa sarıyorum; güzel bir güne başlamak heyecanıyla yatarım her akşam o yatağa. Her nefes alışımda yaşama sevinci ile dolmak isterim, hayatı sevmek, yaşamaktan zevk almak.. Sabah uyandığında yaşamanın vermiş olduğu mutluluğu tadarım çoğu zaman. Bazen okuduğum kitabın etkisinde kalarak, kendimi o ana kahramanmış gibi hissederim. Çocuğum ben aslında. Çoğu zaman hayallerimle gerçek hayatı ayırt edemem. Belki de yaşadığım hayatı hayal ediyorumdur, ya da hayallerimi yaşıyorumdur. Her iki türlüsü de güzel, oldukça heyecan verici. Hepimizin hayali başarılı olmaktır ama en büyük başarı da nedir biliyor musunuz? Güne güzel başlayabilmek...

13 Mart 2013 Çarşamba

İlk Postum

   Merhaba arkadaşlar. Başlıktan da tahmin edersiniz ki, bu benim ilk postum. Belki şu an bu yazdıklarımı kimse okumayacak, bilmiyorum. Ama umut ediyorum ki, yazdıklarım - bir kişiye bile olsa -  faydalı olur. 


   Bu başlık altında sıkıcı konulardan bahsetmek ya da edebiyat yapmak istemiyorum. İtiraf edecek olursam bu ilk postum ve ben ilk postta ne yazılması gerektiği hakkında hiç bir fikrim yok.


   Kendimden bahsedecek olursam, deli gibi kitap okuyan, sürekleyici bir kitap buldu mu tüm gün o kitaba gömülen bir insanım. Ve tabii ki, lakabımdan da anlayabileceğiniz gibi, bir kahve aşığıyım. En büyük hayalim yazar olmak, kendi yazdığım defterlerce romanım var, hepsi basılmayı bekleyen, yüzlerce hikaye...

   Beni sevdiysen, okumaya devam et, seni seviyorum.