Bazen
güneşli, sıcağım ama en çok da rüzgarlı, yağmurlu ve soğuğum bu günler. Kendimi
çözmeye çalışıyorum. Çoğu zaman bunu başaramıyorum ama başardığım zaman da
kendimi defterlerime gömülü buluyorum. Kendi dünyamda. Yazar, kendi dünyasını çizer defterlerine. Her ne kadar inkar etse
bile, kimse değiştiremez gerçeği. Defterde gömülü olan, yazarın bilinçaltıdır.
Duyguları, düşünceleri, bazen ruh hali, ama en çok da bilinçaltında yatanlar.
Nedendir
bilmem, bazen fazla karamsar oluyorum. Bu benim isteğim değil, hatta hayatta
isteyeceğim son şey bile değil. Bu yoğun -edebiyatçıların tabiriyle- duygu
trafiğinin içinde aşikar olduğum hayatın bu kadar çabuk değişebilmesi, beni
kendime dair bazı konularda şüphe duymama yol açıyor. Bir boşlukta gibiyim; var
mıyım, yok muyum, bilmiyorum. Bazen dünyaya gelmiş bir misafir gibi
hissediyorum kendimi. Yazar, kendi
dünyasını çizer defterlerine. Defterlerindeki hayatı dilediği gibi yönlendirmeye alışkın olan yazar, gerçek hayata döndüğünde afallamaya başlar. Belki de bu yüzden seviyorum yazmayı. Ya da belki de, gerçek hayatta sağlayamadığım kontrolün acısını çıkarıyorumdur. Bilmiyorum.
Dedim ya; bazen güneşli, sıcağım. Ama en çok da yağmurlu, soğuk ve rüzgarlıyım bu günler. Sebepsiz bir hüzün var içimde. Yalnızca ne yapacağımı değil, ne yaptığımı da bilmiyorum. Mutluluk güzeldir belki, ama hüzün de güzeldir mutlu olmayı bilene.
Bilmiyorum. Nereden geldim, nasıl geldim, hatırlamıyorum. Galiba hayalleriyle yaşayan her insanın özlemini ben de çekiyorum.
Geleceği özlüyorum.
Dedim ya; bazen güneşli, sıcağım. Ama en çok da yağmurlu, soğuk ve rüzgarlıyım bu günler. Sebepsiz bir hüzün var içimde. Yalnızca ne yapacağımı değil, ne yaptığımı da bilmiyorum. Mutluluk güzeldir belki, ama hüzün de güzeldir mutlu olmayı bilene.
Bilmiyorum. Nereden geldim, nasıl geldim, hatırlamıyorum. Galiba hayalleriyle yaşayan her insanın özlemini ben de çekiyorum.
Geleceği özlüyorum.